18 Mayıs 2010 Salı

Güne Başlarken...

İşine yetişme telaşında olan insanlar topluluğu olarak aynı otobüsteyiz. Ayaktayım ben. Tıkış tıkış...Otobüsün orta kapısında basamakta durmaktayım. Durmaya çalışmaktayım. İlerlemeyen trafikte bana anlamsız gelen bir hareketle ayağını sürekli bir gaz bir fren pedalına basan şoför yüzünden sürekli bir o yana bir bu yana sallantı halindeyiz. Midem bulanıyor artık. Kendime kızıyorum. Servisimi kaçırdığım için. Sanki bana her daim rezervasyonu yapılmış gibi olan koltuğuma paşa paşa kurulup arkadaşlarımla sohbet ederek gitmek varken ne işim var benim bu toplu taşım aracında. (çok nadir binerim zaten) Tam da herkesin sözleşmiş gibi çıktığı sabah saatinde hem de. Madem otobüsle gideceksin ne demeye o saatte çıkma gafletinde bulunuyorsun. 15 dakika beklesen evde, rahat rahat gideceksin işine. Bir kez daha kızıyorum kendime.
Aslında oturduğum semtin bu saatlerdeki trafik yoğunluğu Kızılay durağına kadar. Sonrasında hem otobüs, hem de ben derin bir nefes alacağız rahatlayarak.
Ben bindikten sonra rahatlama noktasına kadar toplam 5 durak var. Ama işte dedim ya, tam da yoğun saate denk gelince bitmek bilmeyen bir seyahat oldu.
Bugün trafik de bir ayrı sıkışık nedense. Kaza mı var acaba, yoksa büyükbaşlardan biri mi geçecek de bekletiyorlar anlamadım. Geyşa adımlarıyla ilerliyoruz. Şoför yine aynı. Bir fren bir gaz, sürekli...
Dayanamıyorum. Sesleniyorum bulunduğum yerden:
-Kaptan, ne bu böyle, beşik gibi sallıyorsunuz milleti,
zaten trafik akmıyor, bu hareketi yapmak zorunda mısınız?
Kaptan tısladı, dokunulmaz, konuşulmaz, muhatap olunmaz köşesinden:
"Nasıl kullanacağımı sizden mi öğrenecem baayan"
Gerilen sinirime iyi geldi bu cevap, tartışma ortamı yaratıldı bile :)
-Tabi, benden de öğrenebilirsiniz ama, sonuçta kullanmasını öğrenin de kimden olursa artık...
"Rahatınızı bu kadar düşünüyorsanız otobüse binmeyin baayan, taksiye binseydiniz"
Bak bak bak... Başedemeyecek benimle, asla izin vermeyeceğim buna.
-İletişimimin "duracak" düğmesine basarak sinyal vermekten ve bunu almaktan ibaret olduğu biri olarak kimin hangi araca bineceğini söyleme hakkını kim veriyor size. Sizin göreviniz bu araçtaki yolcuları götürmek ve getirmek.
derken, şükür destek ekibim de geldi, bir iki cılız ses:
"Doğru söylüyor ama kaptan, bak kucağımızda çocuk da var, zor duruyoruz düşmemek için, böyle de araba kullanılmaz ki..."
Onlara da bir iki çift lafım olurdu ya neyse dedim, uzatmayayım sabah sabah.
..........
Hala o aracı kullanmasını öğrenemeyen 60'lık kaptana bir alkış,
baktı ki karnından konuşmak bir işe yaramıyor, cengaverlik yapanın arkasına sığınarak kendine güveni gelip de destek veren iki yol arkadaşıma da bir alkış,
Nasıl olsa ben ayakta değilim, rahatça gidiyorum diye düşünüp de sesini çıkarmayan özel halk otobüsünün "Oturan Halkı"na ise en kocaman alkış...

7 yorum:

Unknown dedi ki...

ne manasız bir tepkidir şoförünki taksiye bin ...
tek laf bu...
servisi ne kaçırdın be Aynurum :)

Aynur (Küçük Hala) dedi ki...

FUNDACIM;
hem de ne manasız
haklısınız, dikkat edeyim demiyor da hangi araçla gideceğimin aklını veriyor güya
ona kalmış sanki :)

hastayım öyle böyle değil
ama görev aşkı işte burdayım bak:)

Adsız dedi ki...

geçmiş olsun

Aynur (Küçük Hala) dedi ki...

ADSIZ (?);
sağolun...

Adsız dedi ki...

şoförünkide terbiyesizlik yani,gerçi çoğu böyle dengesiz konuşmasını bilmez,akıl vermeye çalışırlar.En iyisi servis otur koltuğuna ohhhh...
sonnur..

Adsız dedi ki...

canım çok geçmiş olsun
annemle görüşmüştüm 3 gün boyunca öksürüğün gitmemiş.Zaten öksürüğün bizim evde başlamıştı.Kendine iyi bak şekerim
sonnur:(

Aynur (Küçük Hala) dedi ki...

SONNUR;
sağol canım,
bugün daha iyiyim
en azından krizler azaldı

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...