30 Aralık 2013 Pazartesi

Kısa ve Öz...



Güzel anılar biriktireceğiniz bir yıl olması dileğiyle yeni yılınız kutlu olsun dostlar...

Sevgiyle, sağlıkla, mutlulukla...

3 Aralık 2013 Salı

Kuzumuz Bugün 3 Yaşında...Yağız Kartal

 Doğum günün kutlu olsun kuzum...


Başarı, mutluluk, huzur, şans hep yanıbaşında olsun...



Sağlıkla geçireceğin uzun ve hayırlı bir ömrün olsun...

14 Ekim 2013 Pazartesi

28 Eylül 2013 Cumartesi

Pelin Kuzum...


 
Doğum günün kutlu olsun...Bütün hayatın boyunca;
Sağlıklı ol,
Mutlu ol,
Huzurlu ol,
Sevdiklerinle ol,
Güzelliklerle ol,
İyilerle ol,
İyilik içinde ol,
Paralı ol,
Sevgi ile ol,
sevgi içinde ol...
 
 
 
 
 
Rabbim sana güzel, hayırlı ve uzun bir ömür nasip etsin inşaAllah...
Seni seviyor ve sımsı(cak)kı sarılıyorum...
 
 

7 Temmuz 2013 Pazar

Yine Mevsimler Dönecek...


"Yine yapraklar düşecek,
Giden gençliğimiz geri gelmeyecek..."

Akıp gidiyor dedik, su misali dedik, ne vakit geçti bu yıllar dedik...Dedik de dedik...

Hesap ortada işte; giden gençliğe +1 eklerken, kalan ömürden -1'i düşüyor, bugün benim doğum günüm diye yine bas bas bağırıyorum :)




Hepimizin sağlıkla, mutlulukla ve huzurla geçireceği nice güzel yılları olsun inşaAllah...

19 Mayıs 2013 Pazar

Sizler, yani Yeni Türkiye'nin Genç Evlatları !

Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz...Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.
Mustafa Kemal ATATÜRK


12 Mayıs 2013 Pazar

Ancak Bu Kadar Güzel Tanımlanabilirdi...

Herkesin yerini alabilen, ama onun yerini kimsenin alamayacağı kişiye ANNE denir...


Başta kendi annem olmak üzere tüm annelerin, anne adaylarının, anne olmak isteyenlerin, anne gibi olan, anne gibi hisseden herkesin bu özel ve güzel gününü kutluyorum...

5 Mayıs 2013 Pazar

Kuzumuz Bugün 4 Yaşında...

(fotoğraf 3.doğum gününden)

Evet, bu kuzu delikanlı olma yolunda hızla ilerliyor...Ev taşıma işimi halledebilmiş olsaydım bu doğum gününün burada, benim yanımda kutlanmasını çok istiyordum ama bu sene için kısmet değilmiş demekki...Gerçi Haziran ayında hep birlikte buraya geleceklerine göre olsun bir de burada kutlarız. Hatta bize verilen en güzel, en kıymetli hediye olarak ailemize gelen bu harika varlık için tüm sene boyunca bile bunu yapabiliriz :)





Mutluluk, huzur, sevinç ve başarılarının yaşın gibi sürekli artacağı sağlıklı, güzel ve uzun bir ömrün olsun kuzum...

30 Nisan 2013 Salı

Muhteşem Güzellikte...

Bir çiçek...Görüntüsü gibi ismi de insana böyle bir coşku, ne bileyim neşe veriyor ve şen şakrak birşeyler hatırlatıyor sanki :)


"Kimlerdensiniz" sorusuna verdiği cevap ise daha bir hoş baksanıza: "Düğünçiçeğigillerden" :)
Renkleriyle ve duruşuyla yaptığı görsel şölen sayesinde seramızın ve tabiki benim gözdelerimden...


Tanıştırayım...ŞAKAYIK :)


25 Nisan 2013 Perşembe

Önce 6 Ay Yatış...

Sonra birdenbire işlere dalış...daha doğrusu daldırılış...Evet kısaca böyle söylenebilir benim şu anki durumuma...


Ofsaytın ne demek olduğunu bilemeyen o 100 kadın var ya anketlerde yeralan, işte onlardan birisiyken haftasonu ilçe futbol takımının maçlarına Müsabaka Sorumlusu olarak gitmeye başlayan, 12 Dev Adam ve Filenin Sultanları sayesinde atağa kalkan basketbol ve voleybol branşları bulunan ilçenin faal 2 spor kulübünün hergün antrenmanlarını yaparken seyreden, sonrasında onların sorunlarını yönetici kıvamında ve edasında dinleyen, çözüm arayan ve üretmeye çalışan, turnuva taleplerine cevap vermek için uğraşan, işleri zamanında ve doğru bir şekilde yapabilmek adına Kaymakamlık ve Spor Salonu arasında mekik dokuyan, henüz kimseyi tanımamaktan, ama özellikle bu işlerle ilgili çoğu kişi tarafından tanınan biri olmaktan dolayı zorluk yaşayan bir ben var geçtiğimiz hafta başından beri...

Galiba biraz dırdırlandım değil mi?...Evet farkındayım. Bu kadar dırdırlanma, mızmızlanma yeter...Şimdi çalışma zamanı...Çok şükür ki bunca yılı boşa geçirmemiş biri olarak tüm işlerin üstesinden gelecek kadar bilgiye ve ilgiye sahibim...

ee niye yazıyorum ki ben bu yazıyı değil mi ama? Tabi ki Gençlik Hizmetleri ve Spor Dikili İlçe Müdürlüğü görevini devralmamdan dolayı konuya giriş yapıyorum. Öyle pat diye de söylenmiyorki canım bu durumlar :)...Yeni görev tanımım bu...Daha önce obeziteyle mücadele eden kursiyerlerimizden bir hanım da yapmıştı görev tanımımı okuyan arkadaşlarım sanırım hatırlayacak :) (bknz.)

Hayat gerçekten ne kadar tuhaf...Yıllarca bu görev için beklemişken ve alabilmek için eğitim seminerlerine katılıp sınavlara girmişken...ve sonunda kazanmışken...ama görev yeri olarak işaret edilen il ve ilçeler şartlarıyla beni zorlayacak olan Doğu Bölgesi  olunca elinin tersiyle bu kazanılmış görevi itmişken...Evlenip de Batı Bölgesi'nin şirin bir sahil kasabasına yerleşip de "iş falan istemem böyle iyi" diye düşünürken...Birdenbire ve hiç beklemediğim halde "sen yaparsın, sana veriyorum bu görevi diyor" ilçenin en büyük mülk-i idare amiri...ki bu görev için başka bir talipli varken...ama benim aklımda hiç yokken :)

Aman neyse ne...Şimdi görevimin başına dönmem lazım...Malûm önümüzde 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı var...Gidip organizasyonla ilgilenmem gereken işlere bir bakayım bakalım herşey yolunda mı :)

18 Nisan 2013 Perşembe

Gölgelerin Prensesi...

En iyi yarı gölgede yetiştiklerinden bence böyle diyelim biz bu güzelliğe...Aşırı su ihtiyacını karşılamayı göze alıyorsanız, daha doğrusu onu susuz bırakmayacağınıza söz veriyorsanız güneşli bir yere de dikebilirsiniz.


Çalı şeklinde gelişip de bu kadar gösterişli olur mu bir bitki yaa...Gerçi en sevilen yaz çalılarından olmasının sebebi de bu gösterişli görüntüsü ya zaten :)

Yapraklarıyla ve çiçekleriyle ne kadar güzel, ne kadar zarif duruyor baksanıza...O kadar iddialı ki "beni görmemenize, bana bakmamanıza imkan yok" diyor sanki :)

Tanıştırayım...ORTANCA :)


13 Nisan 2013 Cumartesi

ANNE gezindiğin bağ, BABA yaslandığın dağdır...

Ömrünün en güzel çağı annen ve babanla olandır...




Gezindiğimiz bağımızla birlikte yaslandığımız dağımıza dualar ediyoruz her zaman olduğu gibi bugün de...ve tam 20 yıldır onsuz yaşıyoruz :(







Kimi yanımızda, kimi kalbimizde...
Yaşıyoruz hayat işte...


11 Nisan 2013 Perşembe

Bu Tür Filmleri İzlerken...

Birilerine bildiğin bütün küfürleri sıralamak, hatta yine o birilerinin kafalarını patlatmak, değil bu dünyadan kovmak, Cehennem'e bile almamak gerekir diyorum...Evet tam da böyle olmalı diyorum...

"John Boyne'un dünya çapında güzel eleştiriler alan aynı adlı romanından uyarlanan film, tarihin acıyla dolu anısını küçük bir çocuğun gözünden hatırlatarak, masumiyet ve insanlık dehşetini zarif bir dille beyazperdeye yansıtıyor..." diyor orijinal adı "The Boy In The Striped Pajamas" olan 2008-ABD yapımı filmin tanıtımında...

Türkçe adı "Çizgili Pijamalı Çocuk"
İzleyin derim...

9 Nisan 2013 Salı

Fotoğraf Albümüm/Günlüğüm...3 Yaşında...















Seviyorum ben burayı...
Burada olmayı...Burada olanları...


Uzun soluklu olmasını dileyerek kendimi kutluyorum :)

4 Nisan 2013 Perşembe

Hanım Göbaa...Dilber Dudaa...

Tatlısı, tuzlusu, köftesi hepsi burdaa...İsimleri görüntüsünden mi, yoksa tadından mı geliyor bilmem ama buyrunuz bu da kadın bacaa...ay yok kadın budu olacaktı :)


Şimdi bir de ölçülü tarifini vereyim de görün :)...ya da hazır yapılmışından tatmak isterseniz bana buyrun :) Gerçi ben iki kişilik hazırladım ama olsun...Yapımı bence o kadar kolay ki davetime icabet edecek olanlar için de hemencecik hazırlayabilirim diyor, gelemeyecek olanlar için malzemeleriyle birlikte yapımını yazıyorum:

2 yemekkaşığı pirinç 2 subardağı su ile haşlanır. İnce doğranmış 1 adet kurusoğan 1 yemekkaşığı yağda kavrulur ve içine yaklaşık 300 gr. orta yağlı kıymanın yarısı eklenerek kavrulmaya devam edilir. Başka bir kabın içine kalan çiğ kıyma, 1 yumurta, tuz, karabiber ve ince ince kıyılan maydanozlar konur. Haşlanan pirinçler ve kavrulan kıyma da eklenip bir güzel yoğurulur. Yoğurulmaktan yorulan harç ve bilekler yarım saat kadar dinlendirilir. Hazırlanılan bu harç 10 eşit parçaya bölünür ve yassı köfte şekli verilerek önce una, sonra yumurtaya bulanarak kızartılır. Ilık ya da soğuk olarak servis edilir. İsminden rahatsız olanlar ise buna "pirinçli köfte" de diyebilir :)

Afiyet olsun diyor, teklifimin halâ geçerli olduğunu belirtiyorum...
Bir de "vezir parmaa" var değil mi :)

1 Nisan 2013 Pazartesi

Ben Dün Sabah...

Güneşli ve ılıman havayı fırsat bilip sahilde şöyle bir gezinti yaptım...ve geçtiğimiz yazı düşündüm. Burada, bu sahilde önce Öznur Ablam ve Pelin'le, sonra da annem, İlknur ve Selin'le birlikte yaptığımız mini tatil geldi gözlerimin önüne...


Yaptığı ince espriler ve her türlü ilginç ve komik hareketlerle bizi sürekli kahkahalara boğan, kayınvalidemi bile kendine uyduran Ömer'i de unutmamak lazım tabi...




Sonra ise şu an ıssız olan sahilin bu yaz Yavru Kartallarımla birlikte daha da şenleneceği geldi gözlerimin önüne...ve kimbilir daha kaç yazın...Mutlu oldum. Daha doğrusu mutlu ettim kendimi :)


Her ikisi de ama özellikle Yiğit Kartal salıncağı çok sever. Onlar için sahildeki bu salıncakları hep boş tutuyorum, geldiklerinde doldursunlar diye :)


Cıvıltılı kahkahalarıyla buraları şenlendirecekleri günü bekliyorum...ve az kaldı biliyorum...Rabbim sağlıkla kavuşturmayı nasip etsin inşaAllah...

28 Mart 2013 Perşembe

Son Birkaç Günümüz...

18 Mart sabahı dünyaya gelen şu minik kuzunun mis kokusunu içimize çekmekle geçti...


Yavru Kartallarım delikanlı olma yolunda hızla ilerlerken, o özlediğim bebek kokusunu bu küçük hanım sayesinde birazcık giderdim :)
Tanıştırmayı unuttum bu arada...Bu minnacık yavru kuş Fatoş Ablamın (yani büyük görümcem oluyor kendisi) henüz 10 günlük olan torunu MAİ MİRA Hanım :)
Kayınvalidem ve ben Dikili'den kalkıp bu güzelliği görmeye, koklamaya İzmir'e gittik. Görünce de ayrılamadık tabi...Haftasonuna birkaç günlük kafa iznini de ekledim ki daha fazla vakit geçirelim diye ama yine de yetmedi :)
Anlaşıldığı üzere haftasonlarını nerede geçireceğimiz artık belli...Bu minik kuş sayesinde Dikili-İzmir arası yolları gide gele aşındırırız gibi geliyor bana :)


4 kuşağı birarada tutan bu fotoğraf bence çok özel...Mai Mira bebek burada anne, anneanne ve anneannesinin annesiyle birlikte fotoğraf karelerinde yeralıyor ve bu bakımdan çok şanslı :)
Hayatı boyunca şansı da bahtı da hep açık olur inşaAllah...


Yüzün hep gülsün kuzucuk...Mutlulukla geçireceğin, başarılarla dolu, sağlıklı, güzel ve uzun bir ömrün olsun...Rabbim seni ve bütün evlatları anne, baba ve tüm sevdiklerine bağışlasın inşaAllah...

21 Mart 2013 Perşembe

Eskiden Şöyleydi...

Yani evlenmeden önce...
Mesai bitmeden 1-2 saat önce annemi arar, bir isteği olup olmadığını sorar, ardından "anneeee bana akşam için şu yemeği yapsanaaa, çok açım" derdim. O da sağolsun hiç ikiletmez, istediğim yemek neyse onu yapar, akşam eve geldiğimde ise hazırlanmış masaya kurulur, afiyetle karnımı doyururdum :)

Ne kadar güzel değil mi?
Evet...Kesinlikle çok güzel...Hatta harika idi.

Şimdi ise şöyle...Yani evlendikten sonra...
Levent eve gelmeden önce beni arıyor, bir isteğim olup olmadığını soruyor, ardından "akşama ne yiyeceğiz, ne yemek yaptın, çok açım" diyor. Ben de arpacık kumrusu gibi düşünüyor, sonra da evdeki malzemelerle kendimce birşeyler yapıyorum. Levent eve geldiğinde ise hazırlanmış masaya kuruluyor, afiyetle karnını doyuruyor :)

Ne kadar güzel değil mi?
ya evet...hem de çok güzel !!!

Annem hiç şikayet etmezdi. Ben de şikayet etmiyorum...ya da ediyorum, bilemiyorum. Mutfakla aram hep iyi olmuştur aslında...Yemek yapmayı çok sever, çok da keyifle yaparım. Lezzetli de olur, onu biliyorum :) da, o düşünme aşaması yok mu, işte beni yoran ve dara sokan asıl kısım sadece bu...

Arpacık kumrusu gibi deyince, bir de arpacık soğanı var biliyorsunuz. Bu hafta pazara gittiğimde aldım 1 kilo kadar...Niyetim kuru fasulye ya da nohut yaptığımda içine koymaktı. Bu iki yemeğin içinde çok severim ben...(duydunuz mu dostlar pazara da gidiyorum artık, hem de her hafta Salı günü :) )

Aslında bildiğim fakat şimdiye kadar aklıma gelmediği için yapmadığım "arpacık soğanı yemeği"ni şu yemek bloğunda görünce "hah tamamdır işte, bunu yapayım bu akşam için" dedim ve yaptım. Hatta yanına müesseseden pirinç pilavı bile ikram ettim :)


İsterseniz linkini verdiğim blogdan birebir uygulayarak deneyin, isterseniz benim gibi bir iki farklılık yaparak deneyin...Ama mutlaka deneyin derim. Tadı da görüntüsü kadar güzel emin olun...ya da bana göre öyle diyelim :)

Ama siz siz olun bu yemeği kalabalık sofralar için yapmayın bence...Zira o arpacık soğanları soymak insana gına getirtiyor :)

Tarifte yarım kilo dana eti diyor, ama ben yemeklerde dana etini sevmediğimden kuzu etiyle yaptım. İki kişi olduğumuzdan malzemelerin miktarını yarı yarıya azaltırken, baharatı ve salçayı biraz fazla koydum. Ha bir de yeşil biber ekledim.

********************
"Bir kadın, pişirdiği yemekle beraber pişmedikçe, o yemekte lezzet olmaz..."mış. Ben demiyorum, öyle diyorlar...Ama el lezzeti diye birşey olduğunu hem ben, hem de herkes diyor :)

18 Mart 2013 Pazartesi

İnsanlar Vardır...

Üstü nilüferlerle kaplı, bulanık bir göl gibi,
Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi...
Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı,
İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı...
Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz,
Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz...

İnsanlar vardır...
Derin bir okyanus,
İlk anda ürkütür, korkutur sizi...
Derinliklerinde saklıdır gizi,
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız,
Yanında kendinizi içi boş sanırsınız...

İnsanlar vardır...
Coşkun bir akarsu,
Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler...
Tutunacak yer göstermez beyaz köpükleri,
Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz,
Bu tip insanla bir ömür dolmaz...

İnsanlar vardır...
Sakin akan bir dere,
İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere...
Yanında olmak başlı başına bir mutluluk,
Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk...

İnsanlar vardır...
Berrak, pırıl pırıl bir deniz,
Boşa gitmez ne kadar güvenseniz...
Dibini görürsünüz herşey meydanda,
Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda...
İçi dışı birdir çekinme ondan,
Her sözü içtendir, her davranışı candan...

İnsanlar vardır...
Çeşit çeşit, tip tip,
Her biri başka bir karaktere sahip...
Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı,
Herşeyden önemlisi insan, insan olmalı...

Can YÜCEL

14 Mart 2013 Perşembe

Fundaaa...Hadi Gel Buraya...

Beraber dolaşalım şu güzelliklerin arasında :)




Seramızın orta yerindeki masada yerini ayırttım. Eğer buraya gelirsen kahveni ya da çayını bu harika şeylerin göze hitabeden doyumsuz lezzeti eşliğinde yudumlayacak, hatta onlara böyle ekrandan bakmak yerine dokunacak (Levent izin verirse tabi :)) ve mis gibi kokularını da içine çekebileceksin :)
Teklifim açık...bi düşün derim :)

7 Mart 2013 Perşembe

Görev Tanımım Yapıldı :)

Sabah spor salonunun bahçe kapısından girdiğimde hanımların arasındaki adam "günaydın Aynur Hanım" diye beni karşılayınca "galiba yeni bir kursiyer katılmış" diye düşündüm önce..."Siz yenisiniz galiba, hoşgeldiniz" derken hanımlardan biri "yok, o benim eşim" dedi.

Adam da "şu spor salonu nasıl bir yermiş, merak ettim de bir bakayım diye geldim" dedi ben kapıyı açarken :)...Kapıdan kafasını uzattı ve eşine dönüp "burada sadece odalar var, hani spor salonu diyordun, nasıl bir yer burası" diye hesap sorarken, şaşkınlıktan gözlerimin büyüdüğünü gören kadın mahçup bir şekilde ses tonunu da kısarak "spor yapılan yer sağ tarafta" dedi. Ben de adamı alıp salonun içine kadar götürdüm ki görsün rahatlasın diye :)

Adam karısının hergün saat 09:00'da nereye gittiğini ve saat 11:00'de oldukça yorgun bir şekilde, hem de kan ter içinde nereden geldiğini merak etmiş ve hadi bugün yanına düşeyim de bir bakayım demiş belli ki :)...Hem de aylar sonra :)


Hanımlar içeride ısınma hareketlerini yapmaya başlamıştı ki adam "hadi iyi günler Aynur Hanım" dedi ve ardından "siz çalıştırıyorsunuz değil mi?" diye sordu...ve şimdiye kadar kimsenin yapamadığı görev tanımımı onu geçirmeye gelen karısı çok güzel bir şekilde yaptı:

"Yok, başka hoca çalıştırıyor, o bizim kapımızı açıyor sağolsun"
:))))))))))))

4 Mart 2013 Pazartesi

Tamam Biliyorum...

Pastacı değil ki adam eve hergün pasta getirsin :) Çiçekçi olunca tabi ki çiçek getirecek :)...ve beni illa kocaman gülümsetecek :))



5 gündür geçmek bilmeyen öksürüğüm ve bu nedenle de ağrıyan döşüm, bağrım, boğazım...hatta pırıl pırıl parlayan güneşe rağmen gülmeyen yüzüm bu güzelliği görünce kendine gelirkeeeen Mart ayı itibariyle buralara bahar da geldi.


Her yerde bir hareket, bir hareket...Kedisiyle köpeğiyle, börtüsü böceğiyle böyle kıpır kıpır sanki herşey :)...Güneş bile farklı parıldıyor birkaç gündür...


25 Şubat 2013 Pazartesi

Biraz da Magazin...

Hani bu tür programlarda "şok!şok!şok!" diye haberler verilir ya...Bu gerçekten olabiliyormuş geçtiğimiz Cuma günü anladım. Bana bu şoku yaşatan ise Cuma günleri Show Tv'de Saba TÜMER'e konuk olan ve 14 Şubat'ta nişanlandığını söyleyen Prof.Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK oldu :)



"Sana ne oluyor? Adam evlenmek için ilk adımını atmış...Bundan daha doğal ne olabilir de bu denli hayret ediyorsun?" mu dediniz?...Haklısınız haklı olmasına da beni şaşırtan konu aslında onun nişanlanması değil, nişanlandığı kişi!

Programı seyrederken fonda Türk Sanat Müziği söyleyen sesi duyunca ve Yaşar Hoca'nın çakmak çakmak ışıldayan gözlerini görünce, sürekli de Nazlı Hanım çok güzel söylüyor, Nazlı Hanım harika falan deyince "yahu bu bizim Nazlı olmasın? Ses sanki onun sesi gibi" dedim...veeee bingo :)

Bizim Nazlı kim olacak yahu işte Hoca'nın nişanlandığı Nazlı :) Yıllarca Başbakanlık'ta aynı Bakan'a baktığımız Nazlı :) ...Tabi o daha sonra kulvarını değiştirip TRT'ye geçti ve bir süre daha görüşmeye devam ettik. TRT'de denk geldikçe programlarda görmem dışında koptuk gittik.

Neyse...Yeni bir başlangıç için ilk adımı atan bu genç çiftlere ömür boyu mutluluklar diliyorum eski bir arkadaş olarak :)
Bu arada Hoca 63 yaşındaymış, Nazlı ise 43 yaşında!..
Tamam tamam...Aşkın yaşı olmaz biliyoruz :))
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...