24 Temmuz 2012 Salı

Bir Düğün, Bir Kahvaltı, Bir İftar...

Hepsini biraraya toplayıp bir kalemde yayınlayayım dedim...Birleştirici özelliğim her yönüyle, her zaman kendini belli etmekte aslında...da anlayana tabi :)


Önce düğünden bahsedeyim bir iki satır...Bu çocuk evlenmez, evlense de nasıl olur bilinmez diye ortak düşüncede buluştuğumuz Ömür, yani büyük ablamın büyük oğlu bizleri şaşırtacak ve yanıltacak bir davranışta bulunarak evliler kervanına katılmış bulunmakta...Bize de bütün düşüncelerimizi bir tarafa bırakıp mutluluklar dilemek düşmekte...Evet birlikte geçirecekleri nice güzel anları, günleri, yılları olsun inşaAllah diyor, yeni evli çift Dilek & Ömür'ü kutluyorum :)


Kendi evinde bizlere özel hazırladığı kahvaltı ile ilgili yayın yapmadığım için günlerdir başımın etini yiyordu Ömer...Yani büyük ablamın küçük oğlu...Daha da yanisi Ömür'ün kardeşi...Dahasını da isterseniz İlknur'un da kardeşi :))

Yeğenim diye söylemiyorum ama 21 yaşında bir delikanlıdan beklenmeyecek ölçüde olağanüstü bir masa hazırlayarak görüntüsüyle gözlerimizi, lezzetiyle de gönlümüzü fethetti...Tarafımızdan da tam notu kaptı tabi :) Ömer için söylenecek çok şey var ama benim bunu ifade edecek ne yazma kabiliyetim, ne de kelime haznem mevcut değil :) O, anlatılmaz kesinlikle yaşanır :))) İlk davetinde çıtayı bu kadar yüksek tuttuğu için sonraki zamanlarda ne yapacağını kestiremediğim Ömer'e her her herşey için çok teşekkür ediyor, tombul yanaklarından öpüyor, göbeciğini mıncıklıyorum :)))


Abla İlknur durur mu? Onun da yapacak birşeyleri var elbet...dedim ve dün öğleden sonra bir iki telefon görüşmesi sonucu karar verildi ki evde hazırlanan iftar menüsüyle kilimimizi, minderimizi kapıp kendimizi Ahlatlıbel'e atıverdik :) 

Onun düşüncesi ayrı güzel geldi hepimize...Açık alanda ve çimlerin üzerinde yapılan iftar, sonrasında oynanılan oyunlar, atlanılan ipler derken saatler nasıl geçmiş anlamadık...Hatta birara hepimizin aklından aynı şey geçti sahuru da orada yapmak konusunda :) Ağaçlar altında, hafif serinden esen rüzgarla, kendi demlediğimiz çaylarımızı yudumlayarak keyif yapmaktan o kadar hoşnut kaldık ki tekrarını hemen yapmaya karar verdik :) Yiğit Kartal'ın mutluluğu ve aldığı keyfi görmek ise herşeye değerdi doğrusu :)

Üç kardeş yayını gibi oldu bu...Hani planlayıp programlasam ancak bu kadar denk gelirdi :) Keyifli anlar yaşattığınız için her birinize ayrı ayrı ve tekrar tekrar teşekkür ediyorum sevgili yeğenlerim :))

19 Temmuz 2012 Perşembe

Hayırlı Ramazanlar...


İlahi rahmet ve mağfiretin zirveye ulaştığı ve oluk oluk aktığı mübarek Ramazan Ayı'nın huzuru gönüllerinize, bereketi hanelerinize yayılsın inşaAllah...

17 Temmuz 2012 Salı

Karar Verdim...ve Mutluyum :)

Enine boyuna düşündüm...Hatta çok düşündüm...Zaten benim gibi her bir şeyi ince eleyip, sık dokuyan birinin kendi hayatıyla ilgili bir karar alırken binbir düşünceye gark olmaması imkansız...Gerçi böyle bir konuda hangimiz aynı şeyi yapmayız ki...


Yeni bir başlangıç için önce kararımı verdim...Sonra Ankara-İzmir arası yapılması gereken herşeyi organize ettim...Önce tektaşımı, ardından alyansımı taktım...ve mutluyum :))


Yeni dönemin başlangıcı için evde ve aileler arasında yapılan mini törenin doğum günüme denk gelmesiyle çifte mutluluk yaşadım...


Mutluluğumuza yürekten ortak olan herkese çok teşekkür ediyor, sevgilerimizi gönderiyoruz...

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Ne Sormuştum?

Bir önceki yayında "haftanın hangi 2 gününü kafana hiçbir şey takmadan yaşamalısın?" diye sormuştum...Fikrini söyleyen arkadaşlarımın sayısı her ne kadar az olsa da aslında hepimiz ya da çoğunluğumuz "Cumartesi ve Pazar" olarak aklımızdan geçiririz değil mi?
İşte senin de aklından böyle geçtiyse kesinlikle yanıldın sevgili arkadaşım...Okumaya devam edersen, neden yanıldığını göreceksin :)


Bir tanesinin adı : DÜN
Hatalar, acılar, yanlış anlamalar...Oysa hepsi geçmişte kaldı. Zamanı geriye döndürmenin imkanı yok...Dünyanın bütün parasını yanyana getir, bir dakika önceye dönemezsin...Yaptığın hiçbir hareketi aynen geri alamazsın...Ettiğin hiçbir lafı silemezsin.
Dün dündü, bitti...Değil mi?

Bir tanesinin adı : YARIN
Yarını bugünden kontrol altına alamazsın. Yarın güneş doğacak elbette...Ama pırıl pırıl mı doğar, bulutların arasından mı çıkar bugünden bilemezsin...Değil mi?

O halde geriye bir tek gün kalıyor...O da BUGÜN
Bugün hayatla mücadele edecek güç hepimizde var. Peki güç ne zaman tükeniyor? Dünü ve yarını işin içine kattığımızda...Değil mi?

**********

Ne demişti Can Yücel?

Ömür dediğin üç gündür,
Dün geldi geçti, yarın meçhuldür...
O halde ömür dediğin bir gündür,
O da bugündür...

MUTLU BUGÜNLER...HEPİMİZE...

13 Temmuz 2012 Cuma

Sizce...

Haftanın hangi 2 gününü kafana hiçbir şey takmadan yaşamalı?


Hadi ama...Bekliyorum cevaplarınızı...

12 Temmuz 2012 Perşembe

UUUĞ...İyi ki Doğduuu :)


Kiminin amcası, kiminin dayısı...Ama Kartallar'ın babası, Sonnur'un da kocası...
Kardeşlerin beşincisi, yani anasının sonkestisi...
Aslında en sessizi...Ama en sinirlisi...
* İyi ki iyi ki iyi ki doğdun *

Sevdiklerinle birlikte sağlık, mutluluk ve huzur içinde geçireceğin nice güzel yılların olsun inşaAllah...



7 Temmuz 2012 Cumartesi

İlk Günden Bu Güne...


Oradaki "sen"ler "ben" oluyor tabi :)
Tamam tamam biliyorum benim ilk günümden bugüne çoook zaman geçmiş...Ama hepimiz biliyoruz ki hayatın anlamı geçirilen o çoook zamanlarla devrilen her bir senede değil, öğrenilenlerle çözülüyor...Gerçi öğrendiğimiz herbir şey de bir bakıyorsun ayrıca tekrar düğüm olmuş, geçmiş başköşeye çözülmeyi bekliyor :)

Devrilen yıllar demişken şu şarkıyı dinleyelim mi? Ayrıca siz de doğduğunuz tarihle ilgili yukarıdaki gibi sayısal bilgileri görmek isterseniz şurayı ziyaret edebilirsiniz...

Neyse...Bugün 43. (yazıyla kırküç) doğumgünüm olduğunu böyle basbas bağırarak duyurduktan sonra hayatımla ilgili yepyeni bir kararımı da açıklayayım tam olsun...dedim ama  yok vazgeçtim...Onu birkaç gün sonraya bıraktım :)


Hepimizin sağlıkla ve huzurla geçireceği nice güzel günleri olsun inşaAllah...

3 Temmuz 2012 Salı

Fark Etmeli İnsan...

Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen...
Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli...

Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını ve en sonunda bir metrekarelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli....
Şu çok geniş görünen dünyanın, ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu fark etmeli...


Henüz bebekken "dünya benim" dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu, ölürken de aynı avuçların "herşeyi bırakıp gidiyorum işte!" dercesine apaçık kaldığını fark etmeli...ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli...

Baskın yeteneğini fark etmeli sonra...

Azrail'in her an sürpriz yapabileceğini, nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli insan...Hayvanların yolda, kaldırımda, çöplükte ama kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini fark etmeli...Yaratılmışların en güzeli olduğunu fark etmeli ve ona göre yaşamalı...

Gülün hemen dibindeki dikeni, dikenin hemen yanıbaşındaki gülü fark etmeli...

Eşine "seni çok seviyorum" demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü fark etmeli...

Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini, ama arka sokaktaki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu fark etmeli...

Zenginliğin ve bereketin sofradayken önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli...Annesinden doğarken tertemiz teslim aldığı gırtlağını ve aşırı beslenme yüzünden sarkan göbeğini fark etmeli, fark etmeliyiz çok geç olmadan...

Ömür dediğin üç gündür,
Dün geldi geçti, yarın meçhuldür...
O halde ömür dediğin bir gündür,
O da bugündür...

Can YÜCEL
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...