25 Şubat 2013 Pazartesi

Biraz da Magazin...

Hani bu tür programlarda "şok!şok!şok!" diye haberler verilir ya...Bu gerçekten olabiliyormuş geçtiğimiz Cuma günü anladım. Bana bu şoku yaşatan ise Cuma günleri Show Tv'de Saba TÜMER'e konuk olan ve 14 Şubat'ta nişanlandığını söyleyen Prof.Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK oldu :)



"Sana ne oluyor? Adam evlenmek için ilk adımını atmış...Bundan daha doğal ne olabilir de bu denli hayret ediyorsun?" mu dediniz?...Haklısınız haklı olmasına da beni şaşırtan konu aslında onun nişanlanması değil, nişanlandığı kişi!

Programı seyrederken fonda Türk Sanat Müziği söyleyen sesi duyunca ve Yaşar Hoca'nın çakmak çakmak ışıldayan gözlerini görünce, sürekli de Nazlı Hanım çok güzel söylüyor, Nazlı Hanım harika falan deyince "yahu bu bizim Nazlı olmasın? Ses sanki onun sesi gibi" dedim...veeee bingo :)

Bizim Nazlı kim olacak yahu işte Hoca'nın nişanlandığı Nazlı :) Yıllarca Başbakanlık'ta aynı Bakan'a baktığımız Nazlı :) ...Tabi o daha sonra kulvarını değiştirip TRT'ye geçti ve bir süre daha görüşmeye devam ettik. TRT'de denk geldikçe programlarda görmem dışında koptuk gittik.

Neyse...Yeni bir başlangıç için ilk adımı atan bu genç çiftlere ömür boyu mutluluklar diliyorum eski bir arkadaş olarak :)
Bu arada Hoca 63 yaşındaymış, Nazlı ise 43 yaşında!..
Tamam tamam...Aşkın yaşı olmaz biliyoruz :))

18 Şubat 2013 Pazartesi

Mutluluk Yeri...

Nikahımdan birkaç gün önce kendi atamı yani rahmetli babamı ziyaret edip dualar okuduktan sonra ona "babam ben evleniyorum, keşke yaşasaydın da senin yerine oturttuklarımın yerinde, yani en baş köşemizde sen olsaydın :(" dedikten sonra üzüntüyle mezarı başından ayrılmıştım...

Nikah günümüzde birbirimize "evet" demenin dışında yaptığımız en güzel hareket ise hepimizin Atasını ziyaret ederek, O'nun ve silah arkadaşlarının ruhuna dua etmek oldu sanırım...

Bu anlamlı ziyareti aklımıza düşüren ise güzel yeğenim İlknur'dan başkası değildi...Zaten ilginç ve güzel fikirler genelde ondan gelir, bize de uygulamak düşer :) Fakat itiraf etmeliyim ki bizim için ortaya attığı bu düşüncesi ile kocaman bir alkışı haketti...Ayrıca Levent ve ben o günden beri ona teşekkür ede ede bir hal olduk :))

Selin, Pelin, İlknur, Aynur, Levent, Niyazi ve Ömer

O günün hareketliliğini anlatmama gerek yok...Yaşayan herkes bilir ne kadar stresli, koşuşturmacalı bir gün olduğunu...Sabah kuaför, öğleden sonra stüdyoda fotoğraf çekimi, sonrasında Ata'yı ziyaret, acıkan karınlarımızı doyurmak için hep birlikte yenen yemek ve zonklayan ayaklarla birlikte nikah salonuna geliş :)
Hepsi tatlı yorgunluktu ama...Tekrar olsa yine aynı şekilde bir program yapardık eminim...


Aslında bu yayını hazırlamamdaki asıl neden nikah hazırlıklarından ya da o gün neler yaşadığımızdan bahsetmek değildi ama bir yerden de başlamam gerek değil mi :)

Tamam asıl konumuza geliyorum hemen...Ata'yı ziyaret için Anıtkabir'in önüne geldiğimizde askerlerin bizi karşılaması, telsizlerle anons edilerek ve yol gösterilerek içeriye alınmamız gibi güzel hareketler kendimizi inanılmaz özel hissetmemize neden oldu :) Galiba anlıyorum sanat ya da magazin camiasında olanların neler hissettiğini :)))

Neyse...Yanımıza gelen asker ve komutan arşiv için fotoğrafımızı çekmek istediklerini söylediler ve birkaç poz çektiler. Sonrasında bize de o fotoğrafları, bir de adımıza düzenlenen teşekkür sertifikasını verdiler. Biz dolaşırken o gün Ata'yı ziyarete gelen diğer insanların ve özellikle turistlerin de bütün ilgisi bizim üzerimizdeydi. Hepsinin o kadar hoşuna gidip dikkatini çekti ki hemen hepsi fotoğraf makinalarını bize yönelterek, "bravo, helal size" diyerek alkışlarla ilgilerini gösterdiler...Gerçekten harika bir gün ve harika bir duyguydu :)


İlknur'un 15 gün kadar önce beni arayarak "Aynur Abla, Anıtkabir Komutanlığı'ndan aradılar. Hürriyet Gazetesi sizin Anıtkabir'de çekilmiş fotoğrafınızı, yayınlayacakları bir yazıda kullanmak istiyormuş...İzin verip vermeyeceğini soruyorlar" demesiyle ne yalan söyleyeyim hepimizde tekrar bir heyecan oldu :)

Sonrasında beni arayan ve o günkü haberi yapan gazeteci Rıza ÖZEL ile telefonda mini bir röportaj yaptıktan sonra yüzlerce, bilemiyorum belki de binlerce fotoğraf arasından bize ait olanın seçilmiş olmasının mutluluğuyla bekleyip, nihayet gazetemizi elimize aldık :))

Her ne kadar benim söylediklerimle ilgili herhangi bir cümle yazılmamış olsa da olsun, mutluyuz biz...Böyle bir haberde fotoğrafımızla bile yer almaktan dolayı hem mutlu, hem de gururluyuz :)

Ankara'da olup, nikah/düğün günlerinde farklı ve güzel bir gün yaşamak, evleniyor olmanın dışında ayrı bir heyecan tatmak isteyen çiftlere Anıtkabir/Ata ziyareti şiddetle tavsiye edilir. Tecrübeyle sabit ki gerçekten "Mutluluk Yeri"...
Tabi herkes gazeteye çıkacak diye birşey yok :))))

14 Şubat 2013 Perşembe

Ondan Bana...Alfabem...

Yutkundurdum sevdamı
Sigaranın beyni en titreten heyecanlarına,
Yükledim asıl olanı...
Kemanın en ince sesinden, en harbi noktasına kadar
Efkarlandırdım yaşam ritmimi...
Sevmenin özüne baktım,
Soluksuz koşumlar attım Aşka...
Çiçeği severdim, böceği kelebek eyledim,
Özgür kuştu güvercin saltanatı süren masmavi gökyüzümde...
Kelimeleri o kadar depreştirdimki senfonik cümlelerde,
Ben yazgımı yazdım salt temiz alnım kadar ak sayfalarda...
Bir kadın için kelimeleri başharflerine indirgedim,
Sırf açılımı anlaşılsın diye...

İşte benim alfabem:
A...Ağladım
B...Bugün
C...Cesaretim
Ç...Çünkü
D...Doğuşum
,,,,,
E...Ender
F...Farkım
G...Güzeli
H...Hissetmem
I...Issız
İ...İsimsiz
J...Jülide*
K...Karmaşığım
L...Lavanta
M...Mavisiyim
O...Oldukça
,,,,,
Ö...Özlemim
P...Perişanlığım
S...Sevgim
Ş...Şartsız
T...Tek
U...Umudum
Ü...Ümidim
V...Ve
Y...Yazgım
Z...Zehir
koysan kadehime,
Yine seni mavi ruhumla seveceğim...

Levent ÖZCAN

* Jülide: Birbirine geçmiş

13 Şubat 2013 Çarşamba

İşte Benim Özetim...

Sevgili Tatesal'ın bloğunda gördüm bu özet yazıyı..."Çok hata yapmak" dışında gerçekten de o kadar güzel özetlenmiş ki sanki beni anlatmış...ve galiba birçoğumuzu...


Ne dersiniz? Sizce de öyle değil mi?


11 Şubat 2013 Pazartesi

Gittim, Gördüm, Geldim...

Yetti mi?
Tabi ki yetmedi...Hem de hiç...


Hep söylüyorum; iznim ne ara başladı, onlarlayken hangi ara bitti, anlamadım gitti :( Biliyorum ben bunu daha çooook söylerim.


Ama olsun...Hiç olmazsa yaza kadar idare ederim diyorum tabi garantisi yok...Özlemleri depreştiği an atlar giderim tekrar, kimseyi de dinlemem :)


Neler yaptık, neler paylaştık...Yazmak istediğim çok şey var. Becerebilirsem tabi :)
Herşeyden önce çenesinden ve üzerimdeki o yoğun baskısından kurtulabilmem için yakışıklı yeğenim Ömer için ayrı bir yazı yayınlamam gerekiyor. Şimdi Yiğit ve Yağız'ı görecek ve "yine mi onlaaar" diyecek :)
Laf aramızda yavrucakları, özellikle de Yiğit Kartal'ı kıskanıyor 20 yaşındaki kazık oğlan :)
Hep beraberken aramızda geçen diyaloglar evlere şenlik :)

Ömercim ne kadar baskı yapsan da olmuyor be kuzum...Öncelik herzaman onlara ait bak :))
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...