Yavru Kartallar'ın babası yani kardeşim malum semt değişikliği yaparak bizim oturduğumuz semte yerleşti. Her yeni yere taşınmada yapılması zorunlu işlemler vardır hani. Elektrik, su, doğalgaz gibi tüm aboneliklerin üzerine alınması gibi...ve bunlardan bir tanesi de elbette nakil talebiyle yeni bir telefon hattı gibi.
Evet...Her evin olmazsa olmazı, sabit telefon aboneliği.
Üç gün önce müracaatını yapmıştı kardeşim. Neyse bir gün sonra geliyorlar hattı bağlıyorlar. Güzel...Soruyor Kartallar'ın annesi numara nedir diye. Biz size cep telefonunuzdan bildireceğiz, akşama da hat açılmış olacak diyorlar. Bu da tamam...
Neyse, iki gün geçiyor halâ telefonda tık yok. Beni aradılar "abla bir ilgileniver, ne zaman açılır, bir de yeni numaramız neymiş, bir öğreniver" diye. Hay hay dedim, verilmiş işi sonlandırana kadar uğraştığımı bilirler. Netice almadan da işin ucunu bırakmam.
Hemen semtin Türk Telekom Müdürlüğünün internete verilmiş 2 telefonu var. Başladım aramaya...Aman Allahım ömür törpüsü. Zırıl zırıl çalan telefona zahmet edip bir "alo" diyen yok. Dakikalarca aradım işyerimdeki otomatik telefondan. Sonra belki yanlıştır ! diye Bilinmeyen Numaralar Servisini aradım. Ordan 2 farklı numara daha verdiler ki benim aradığım diğer 2 numara da doğruymuş. Etti mi 4 hat. Bir onu, bir diğerini, bir öbürünü arıyorum kesintisiz. Halâ bir "alo" diyen yokk. Çıldırıyorum ben bu arada sinirden, gıyablarında ettiğim lafların haddi hesabı yok.
Sonra Türk Telekom Müşteri Hizmetlerini aradım. Ama ben nasıl sinirliyim, nasıl hiddetliyim anlatamam. Karşıma sinirleri alınmış operatör kızımız çıkar çıkmaz "şikayet edebileceğim her yerin telefonunu verin lütfen" dedim. Güzel konuşarak beni sakinleştirmeye çalışan kızımıza ısrarla isteğimi söyledim. "Peki Aynur Hanım, o zaman şikayet formu dolduralım sizin adınıza Genel Müdürlüğe gönderelim" dedi. "Hemen, hemen yapın lütfen" dedim.
"Görüşme yapılmayan hatlardan sabit ücret diye, vergi diye, bilmem ne diye her ay fatura bedelini çatır çatır alıyorsunuz, hizmetlerinizi göstermek için bilmem kaç liralık reklam kampanyaları yapıp, iki dakikalık görüntü için tonlarca parayı o tanınmış insanlara saymayı biliyorsunuz" diye karşımdaki kızın şahsında Türk Telekom hakkında düşüncelerimi söylüyorum bu arada nefes almadan, sinirden daha bir güzel çıkan ses tonum ve haklılığım eşliğinde :) Hizmet kalitesi için yaptığımız görüşmeler de güya kayıt altına alınıyor ya, sayıyorum bir bir...
Operatör kıza "bu şikayet formundan birşey çıkmayacağını biliyorum. Bana başka yerlerin de numaralarını verin lütfen" dedim. Genel Müdürlük Müşteri Hizmetlerinin numarasını alarak, telefonu kapatır kapatmaz bu kez soluğu orada aldım. Konu nedir diye soran aynı kibarlıktaki bu kızımıza da durumu anlattım:
"İletişim kurmak istiyorum hanımefendi. Semtimizde bulunan Türk Telekom Müdürlüğünden birileri bana alo desin istiyorum hanımefendi. Bir muhatap arıyorum hanımefendi. Aldıkları maaşı hakeden birinin benimle iletişim kurmasını istiyorum hanımefendi. Bilmem anlatabiliyor muyummm hanımefendi..."
Bu sözlerin tamamını söyledim, bir solukta, karşımda nefes bile almadan duran kibar oparatör kızımıza. Dinledi, dinledi ve "peki Aynur Hanım şikayetinizi alıyorum, ayrıca Bölge Müdürlüğümüzün telefonunu verelim size, bir de orayı arayın" deyince bende tekrar bir sinir patlaması oldu ki anlatamam ses tonumu kontrol etmekte zorlandığım...
"Ne demek bu hanımefendi, ne demekkk...Ben kırk tane yeri aramak zorunda mıyım, şikayet ediyorum işte, bu nasıl bir uygulama, nasıl bir durum, anlamakta zorlanıyorum, tane tane bir daha söyleyin, nasıl olur, kaç telefon görüşmesi yaptım ve kaç tane daha yapmam gerekecek, kimsiniz siz, kim bu kurum, kimler bizimle kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor...verin dedim çabuk oranın numarasını da verin, bu iş ya bugün çözülecek, ya bugün çözülecek..."
Neyse, aradım tabi, bırakır mıyım...Kibar hanımlardan biri yine, ama bu kez Bölge Müdürünün sekreteri. Katmerlenmiş sinirimle patladım ona da. Dinledi, dinledi, dinledi...
Haklısınız dedi. Çok haklısınız. Hangi numaraları aradığımı sordu, söyledim toplam 8 değişik telefonu. Hemen ilgileniyorum dedi. Cep telefonumu aldı. Bugün halledeceğim merak etmeyin dedi.
Ben hattın açılmasından geçtim hanımefendi, ben o telefona cevap verilmemesine takıntılıyım şu dakika itibariyle. Bu konu hakkında biri beni ikna edecek, yoksa bırakmayacağım ben bu konuyu dedim. Haklısınız, yoğun olabilirler, ondandır dedi. Olamaz dedim olamaz. Böyle bir lüksleri yok, bu iş için ordalar, Asla kabul etmem dedim. Böyle bir mazeret olmaz, olamaz dedim. İki lafımın arasında da sürekli Türk Telekomla ilgili düşüncelerimi sıralıyorum tabi.
Sonuç mu ?
Yarım saat geçmeden semt Türk Telekomdan bir bey aradı. Ses tonundan epey fırça yediğini hissettim. Yeni numarayı verdi. Saat 17:00'ye kadar hattınız açılacak dedi. Özür diledi. Teşekkür ettim. Aradan 1 saat geçmeden Türk Telekom Genel Müdürlüğünden biri aradı. Şikayetinizle ilgili gerekli işlemler yapıldı dedi. Özür diledi. Teşekkür ettim. Yarım saat geçmemişti ki bu kez yine semtten bir bey aradı. Aynur Hanım, Genel Müdürlükten şikayetle ilgili aradılar, sorununuz neydi acaba dedi. Sağolun, konu halloldu dedim. Özür diledi. Teşekkür ettim.
Bölge Müdürünün sekreterini aradım, aksaklıktan dolayı özür diledi. İlgisinden dolayı teşekkür ettim.
Gelelim asıl sonuca...
Yaşadığım sinir harbinden dolayı başıma giren ağrının etkisiyle günüm mahvoldu. Galip gelmem ve işimi halletmiş olmam beni sevindirmekten daha çok üzdü. Bu şekilde olduğu için...ve böyle bir sorunla karşılaşan diyelim ki yaşlı birilerini düşünerek acaba o insanlar nasıl başediyorlar dedim bütün gün...ve ödediğim(iz) paraları düşündüm...ve hakettiğimiz hizmeti göremediğimizi...ve şu güzel ülkemde hemen hemen herşeyin böyle olduğunu...ve ilerlemek yerine sanki daha da bir geriye doğru gittiğimizi...hizmet anlayışı ile gelip de vatandaşı yolmak anlayışı ile yola devam edildiğini...ve tabi ki böyle bir durumda iletişimin ses tonunu yükselterek daha bir güzel yapıldığını...
Son söz; "Derdin varsa dinlerim, derdim varsa inlerim...ama inletirim de..." :))