18 Kasım 2011 Cuma

Hep Birlikte "... bee" Diyelim mi...


* Parti ayrımı gözetmeksizin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir TOPBAŞ, 39 ilçe belediye başkan ve meclis üyelerini davet ederek biraraya getirmiş. Hep birlikte İstanbul'un büyük depreme hazırlanması için ne yapabileceklerini konuşmuşlar. TOPBAŞ, İstanbul'un makus kaderini değiştirmek için siyasetüstü bir anlayışla biraraya geldiklerini belirtmiş...

Şimdi tam bu noktada "... bee" demeden önce önemsiz!!! bir iki soru geliyor insanın aklına:

Soru 1- Hadi öncesini geçtim de 1999 depreminden bu yana geçen 12 yıllık süre zarfında basbas bağrılan bu olası büyük deprem ile ilgili hiç mi birşey yapmadınız da şimdi komisyonlar kurup çalışmalara henüz başlayacaksınız?

Soru 2- Siyasetüstü bir koordinasyonla İstanbul'u en kısa sürede deprem riskinden kurtarmak olan o ulvi amacınız aklınıza yeni mi geldi?

* Çin'de yoldan geçen bir minibüsü durduran polis, benzerine ancak Guinness Rekorlar Kitabı'nda rastlanacak bir görüntüyle karşılaşmış. Normalde 8 kişilik olan bu minibüs, kendini otobüs sanmış olacak ki tam 66 çocuğu taşıyabileceğini göstermiş...

* Bedelli askerlikte son düzenlemeler yapılmış ve Bakanlar Kurulu'nda imzaya açılmış. Asker, bedelli askerliğin üniversite mezunlarına uygulanmasını isterken, tasarıya göre eğitim şartı olmayacakmış...

Hükümetin hazırladığı bedelli askerlik tasarısı kriterlerini 400 bine yakın insan taşıyormuş. Bu olanaktan yararlanacak kişi sayısının ise 100 bini bulması bekleniyormuş...

Hükümet tahmini 2 milyar 500 bin TL. gelir bekliyormuş bu işten!!! Parayı da şehit yakınları ve gazilerin yararlanması için Sosyal Yardımlaşma Fonu'na aktaracakmış...

* Şikeye teşebbüs edenlere eski maddeye göre 5 ile 12 yıl arası hapis cezası öngörülürken, kulüpler "şikeye teşebbüsün" ceza olmaktan çıkarılmasını istiyormuş. Partiler reddedince 1 ile 3 arası hapis cezasında anlaşmışlar!!!

Sözkonusu değişiklik çalışmasını FİFA Tahkim Kurulu Üyesi Levent BIÇAKÇI ile birlikte hazırlayanlar dikkat çekmiş. Kimmiş peki bu beraber çalıştıkları dikkat çekici kişiler?

"vay bee" mi, "vah bee" mi, yoksa "yuh bee" mi?
Varın siz karar verin artık...

17 Kasım 2011 Perşembe

AnKARa'nın İlk KARı...

Kış ha geldi, ha gelecek...Kar ha yağdı, ha yağacak derken nihayet Ankara'nın şehir merkezine ilk kar dün akşam düştü...Gelişine hazırlık olsun diye de önce yağmuru gönderdi, ardından bir iki bir iki derken kendisi de geliverdi...


Öyle kış mevsimine yakışır lapalığını üzerimize bulaştırmadı gerçi ama olsun...bu kadarını görmek bile beni mutlu etti :)

Gerçi çok değil daha bu Mart ayında çektiğimiz çileyi düşününce ve korkarım ilerleyen aylarda aynı şeyler kuvvetle muhtemel başımıza gelince yine böyle mutlu olur muyum bilemiyorum...Büyükşehir Belediyesi büyüklüğünü unutup küçük hesaplar yaptığından mıydı neydi...Bize çektirdiklerini ve sonrasında kendi kendimizi nasıl da mutlu ettiğimizi şuradaki yazımda anlatmıştım...

Bugün durumlar nasıl mı?

Daha büyüklerini toplamak için küçük stresini de hırsını da dün akşam bir nebze olsun atıp gittiğinden olsa gerek önceki birkaç güne kıyasla daha yumuşak...

Şehir sisli puslu...Gökyüzü olabildiğince gri...Merak etmeyin beklediğinize değecek bir kış yaşatacağım sizlere der gibi :)

15 Kasım 2011 Salı

Güvercinim Süt Beyaz...

Öyle evimde kedi, köpek, kuş gibi canlıları besleyen biri değilim...ki böyle birşeyi yapabileceğimi de hiç aklım kesmez...Olsa olsa yazın bir iki sinek olur ki onlar da bir an evvel bulundukları mekanı terketsinler isterim :)
Tabi evimde hayvan beslemiyor olmam demek, onları sevmiyorum demek değil asla...



İşyerimde ise durum biraz farklı...Hemen hemen hergün şu fotoğrafta gördüğünüz güvercinlere ne yedirsem acep diye düşünür dururum...Bugün kısmetlerinde evden getirdiğim ve özenle ufaladığım bayat ekmek içleri vardı. Daha elimi pencereden uzatmıştım ki hepsi birden hızla üşüştü pencere denizliklerine...Aşağıya düşürmemek için itina gösteriyorum...Zira mağaza sahipleri çok kızıyorlar bu işe...Haklı olarak...Gerçi bizim kurumun o denizlik denilen kısmı epey geniş...Rahatça serpiştiriyorum mönüyü önlerine...

Geçen gün oturduğum apartmanda da aynı şeyi yaptım ama aşağıya inmemiştim. Hani balkondan söyle serpiştireyim de kısmeti olan yer nasıl olsa dedim. Yan apartmandan komşu gördü. Birşey demedi gerçi ama ben yine de biraz utandım. Sanki elimde bir çöp var da çöp kutusunun kapağını açmaya üşenmişim, onun için kimse görmeden aşağıya salıvermişim gibi hissettirdi bana...Gayet güzel bir amaca hizmet ettiğimi düşündüğümden bu utanç duyma konusu pek fazla uzayıp kötü etki bırakmadı bünyemde...Ama komşumun hakkımda ne hissettiği konusunda aynı şeyi söyleyemeyeceğim...

Fotoğraftaki grili, siyahlı güvercinlere bakıp da yazımın başlığıyla "ne alaka" demenizi istemem...Bugün dilime dolanan türküdür buna sebep...Çoğumuzun da bildiğini düşünerek birlikte söyleyelim diyorum...Haydi elleeeer...

Güvercinim süt beyaz
Yine geldi bahar yaz
Kurban olam Allahım da
Seveni sevene yaz...

devamı için buradan buyrun lütfen:
http://www.izlesene.com/video/fatih-gurgun-belkis-akkale-guvercinim-sut-beyaz/2320401

11 Kasım 2011 Cuma

Kısa Kısa...Kurban Bayramı 2011...

Bayram sabahlarının ilk kahvaltısını yıllardır olduğu gibi bu sene de babaevinde ve birlikte yaptık. Ailemizin minik üyeleri Yiğit Kartal ve Yağız Kartal'la soframız daha da bir şenlendi...

Bayramın diğer günleri büyükten küçüğe doğru sıralamasıyla diğer kardeş evlerini ziyaret etmekle geçti. Bizde öyle kısa bayram ziyaretleri olmaz. Öğleden sonra gider, gecenin bir vaktine kadar birlikte zaman geçiririz...

Gelen ziyaretçilerin her geçen senede biraz daha azaldığını görmek insanı üzüyor. Gerçi biz de bu bayram kimseye ziyarete gitmedik ama yine de bekliyor insan kapının zili ansızın gelen misafirler tarafından çalınsın diye...

Bayram harçlığı verme durumları ailemizde aynen devam ediyor. Bu bayram bütün harçlıklar Yavru Kartallar'a gitti doğal olarak. Bayramlarda en küçük olmanın en avantajlı yanı da bu olsa gerek...

Yiğit Kartal, büyüklerinin elini geçtiğimiz Ramazan Bayramı'nda öpmeye başlamıştı ama önce alnına koyuyor, sonra öpüyordu. Bu bayram olayı tamamen kavramış kuzum. Önce elini uzatarak yaklaşıyor, ona uzatılan eli tutuyor ve o pamuk dudaklarıyla minicik bir öpücük kondurup alnına götürüyor. Sonra da o tadına doyulmaz yanaklarını uzatıyor. Hem bize göstermek, hem de fotoğrafını çekebilelim diye babaannesinin elini defalarca öptü. O kadar tatlı ve o kadar güzel yapıyor ki, değil bayram harçlığı hepimiz varımızı yoğumuzu ona versek yeridir...


Her bayram olduğu gibi bu bayramda da çocuklar için çeşit çeşit şeker aldım. Hani ışıldayan gözlerle gelirler de onlara ikram ederim diye. Ama eskiden olduğu gibi ne sokaklar, ne de apartmanlar şeker toplayan çocuk sesleriyle yankılanmadı. Kapıma gelen tek bir çocuğa da onlarcası gelmiş gibi birçok şeker verdim. Giderken  "dikkatli ol ve sakın kimsenin evine girme, tamam mı..." diye de tembihledim. Biz büyükler olarak çocuklarımıza "güven" duygusunu nasıl vereceğimizi düşündüm ve her türlü değerimizin yerle bir olduğu, her türlü kötü düşüncenin ve hareketin tavan yaptığı günümüzde, böyle bir tembihte bulunmaktan dolayı üzüntü ve utanç duydum...

Uzun bayram tatillerini hiç sevmeyen, ancak dokuz günlük tatillere de ziyadesiyle alışkın bir bünye olarak haftasonuna iki gün kala işe başlamak tuhafıma gitti. Perşembe gününü Pazartesi gibi yaşadım. Bu hesaba göre bugün de Salı olmalı sanki. Çoğumuzda da öyle olmuştur diye düşünüyorum...

Önümüzdeki senelerin bayramlarını da yine tüm sevdiklerimle sağlıklı bir şekilde geçirmek en büyük dileğim...Hepimizin ortak isteğinin de bu yönde olduğu kesin...

Bu arada yayınlanma tarih ve saatine dikkatinizi çekerim...
11.11.11 / 11:11  :)

10 Kasım 2011 Perşembe

ATATÜRK'ü An(la)mak...


"Herhangi bir tehlike anında ben ortaya çıktımsa beni bir Türk anası doğurmadı mı? Türk anaları daha Mustafa Kemaller doğurmayacak mı?
Feyz milletindir, benim değildir..."
M.Kemal ATATÜRK

Atatürk'ü an(la)mak, onu sadece birtakım süslü sözlerle övmek değil, onun fikir ve düşüncelerini eyleme geçirebilmektir.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...